Eleştiri

       Kendimizi dünyaya çok fazla kaptırıyoruz. Dünyaya, rahat hayata.. Rahat hayat derken; aç değiliz, açıkta değiliz, bir ailemiz var, yatağımız yastığımız var. Muz yiyebiliyoruz mesela, istediğimizde markete gidip istediğimiz şeyi alabiliyoruz. Oysaki önceden öyle miydi?  Örneğin hep açık dondurma yerdik, paketli dondurma lükstü. Ayakkabılarımız su geçirirdi, soğukta donardı okula giderken. Okulda kaloriferin dibine dizilirdik hepimiz ayakkabılarımızı kurutmak için. Pantolonlarımızın dizine yama yapardı annemiz, pantolonumuz yıprandığında. Belki de öylesi daha makbuldu. Hatta belki değil, kesinlikle öylesi daha makbuldu. O zamanlar şükretmeyi daha iyi bilirdik, şimdi istediğimiz herşeye sahip olabiliyoruz. AMA şükretmeyi bilmiyoruz. Şimdi 1 kilo dondurmayı önümüze koyup kaşık kaşık yiyebiliyoruz(üstelik reklamlardaki top top yapan dondurma kaşıklarından bile var evimizde)... Şimdiki ayakkabılar su geçirmiyor. Şimdi okula babalar bırakıyor. Şimdi daha eskimeden yeni pantolonlar alınıyor renk renk. Ama yine de mutlu olamıyor çocuklar, tatmin olmuyoruz biz büyükler.. Dolabımızda eksik bulduğumuz çok kıyafet var.. kazağımız var ama mor rengi yok, alayım bari. Kabanımız var ama kaşe değil. tüh hemen almalıyım. 

       Ev hanımıysam eğer mutfağımda hassas terazi olmalı örneğin.. çeşit çeşit bardaklarım olmalı, waffle makinem olmalı. Olmazsa ne yaparım sonra. İnstagramda gördüğüm herşeye özenmeliyim. Eşimin başının etini yemeliyim gerekirse, çünkü başka işim yok. Aslında  televizyon, internet belası, akıllı telefonlar hayatımızın öyle içindeler ki tüm işimiz gücümüz onlar olmuş kendimize zaman ayıramıyoruz. Bıraksalar bizi hiç başından ayrılmasak.. Peki ya başındayken kaçan namazlar?? yapılamayan ibadetler ?? Okunmayı bekleyen kitaplar?? İlgi bekleyen çocuklar, eşler.. 

       Çocuklar ilgisiz büyüyor. Yeterki sussun bizi rahat bıraksın, biraz kafa dinleyeyim diye veriyoruz eline tableti, açıyoruz istediği kanalı. O çocukla biz ilgilenmiyoruz ya hani şimdi, televizyonlar tabletler ilgileniyor. Çizgi filmlerinde verilen mesajlar işleniyor onun yüz bin milyon gb'lık zihnine. Aptal kutusuna baka baka tembelleşiyor beyinleri. Düşünmek bile zor geliyor. Sonra okula da boşuna gidiyor, çünkü aklı filmlerde oyunlarda. Bunu bu hale getiren biziz. Çünkü tembelleştik. Çünkü rahata alıştık. Alınacaklar listemiz günden güne uzuyor. Lüksler ihtiyaçmış gibi görünüyor. Nasıl vereceğiz sonra hesabını şuanda düşünmüyoruz, çünkü işimize gelmiyor. 

        Kendimizi dünya hayatına bu kadar kaptırmışken. Bir anda ölüm gelse. Alsa bizi götürse. O zaman ne yaparız?? Ahhh ah ne yapacağız? Hangi birinin hesabını vereceğiz??..


KEŞKE ANLASAK !!!!

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kız Bebek Atkı Beresi

Wild Romance