mutlu maskem

      ''Hayal kırıklığı insanı öldürmüyor; yalnızca yaşama azmimiz bir parça eksiliyor, başka bir şey olmuyor. Bir defa daha ayağa kalkana kadar, eskisi gibi gülmeye başlayana kadar, günlük işlerin hengamesine tekrar dönene kadar, bir vakit bocalıyoruz. Sonra yara izi gibi bir şey kalıyor, zamanla kabuk bağlıyor. Elin hep oraya gidiyor; kaşıyorsun. İnsanın, diliyle eksik dişini yoklamasına benziyor. Sonra kaşımamayı, yoklamamayı öğreniyorsun.''

Eski sen değilsin… Belki eskisi kadar güzel değilsindir belki eskisi kadar akıllı değilsindir. Belki artık ikisi de değilsindir.. Değiştin mi gerçekten ? Bu yaşında olmayı hayal ettiğin yerde değilsen ve hayalini kurduğun hayatı yaşamıyorsan evet galiba sen değişmişsindir. Çevrendeki herkesin saygı duyduğu, başarılarını konuştuğu bir insanken yıllar sonra başarısızlığının fısıltılarla konuşulduğunu hissettiğinde  üzülmketen başka bir şey yapmıyorsan evet değişmişsindir. Yıllarca emek verip hayatının bir noktasında durmanın tüm emeklerini boşa çıkaracağını bilmene rağmen bir şey yapmıyorsan değişmişsindir. Azmini kaybetmişsen ve hala başarabilirken vaktini yolunda gitmeyen hayatına üzülerek geçiriyorsan evet değişmişsindir. Başarma duygusunu kaybettiğinde, hayallerin öldüğünde, artık kimseden takdir görmediğinde ve yeni hayaller kuramadığında anlıyorsundur evet sen değişmişsindir. Bırak eskisi gibi hayaller kurarak uyumayı güzel şeyler olacak diyenleri bile duymaya  t

Dostları olmalı insanın, aynen gemilerin limanları gibi. Zaman zaman uğradığın, yükünü boşalttığın, dalgalar dininceye kadar beklediğin koynunda. Sonra açık denizlere uğurlamalı seni, geri döneceğin günü bekleme umuduyla. Bazen, rüzgara o açmalı yelkenini, yanağına konan bir öpücüğün coşkusuyla, halatlarını çözmeli, seni çok ama çok özlemeli.

İnsanlarla aranıza hayatınıza burunlarını sokmayacak kadar mesafe bırakın .. Nerede susması , nerede konuşması ve nerde durması gerektiğini bilmeyen insanlarla çevriliyse dünyanız , ya sınırlarınıza sahip çıkın , yada Sinirlerinize .. Çünkü bu insanlar ; her ikisini de zorlamaya bayılırlar ..

Ve aslı olmayan bir şeye, beni bunca yıl inandırdı diye, dargın öleceğim fuzuli ye. aşk yoksun sen seni biz uydurduk, saatleri unuttuk,aklımızca zamanı durdurduk... Hüsrev Hatemi

Bense bir gün, Ne zaman olduğunu şimdi bilmediğim bir gün… Bütün umutsuzluklarımı, hüzünlerimi, anlamsızlıklarımı, hiçliklerimi bu şehirde bırakıp, sadece senin sevdanı giyinip üzerime senin şehrine doğru yol alacağım… Sabahattin Ali

Çok uzun yıllar önce iki kır çiçeği birbirlerine aşık olurlar. Her bahar diğer çiçekler gibi onlarda açıp güneşe merhaba derler. Fakat bir bahar başlangıcı bu çiçeklerden biri diğerine; “biz diğer çiçekler gibi bu bahar açmayalım, kışın ortasında herkesin soğuktan kaçtığı karlı günlerde açalım ki, bütün doğa bize ait olsun” der ve ikisi de o bahar açmamaya karar verirler. Biri açmak için kışın gelmesini ve karın yağmasını beklerken, diğeri o yaz açar. O gün bugündür, karda açan ve sevgilisini bekleyen çiçeğe “KARDELEN” sevgilisini yarı yolda bırakan çiçeğe de “Hercai” denilir. İşte bu yüzden hayırsız sevgiliye “Hercai” diye hitap edilir.

Sevgileri yarınlara bıraktınız Çekingen, tutuk, saygılı. Bütün yakınlarınız Sizi yanlış tanıdı. Bitmeyen işler yüzünden (Siz böyle olsun istemezdiniz) Bir bakış bile yeterken anlatmaya herşeyi Kalbinizi dolduran duygular Kalbinizde kaldı Siz geniş zamanlar umuyordunuz Çirkindi dar vakitlerde bir sevgiyi söylemek. Yılların telaşlarda bu kadar çabuk Geçeceği aklınıza gelmezdi. Gizli bahçenizde Açan çiçekler vardı, Gecelerde ve yalnız. Vermeye az buldunuz Yahut vakit olmadı Behçet Necatigil

       Kendimizi dünyaya çok fazla kaptırıyoruz. Dünyaya, rahat hayata.. Rahat hayat derken; aç değiliz, açıkta değiliz, bir ailemiz var, yatağımız yastığımız var. Muz yiyebiliyoruz mesela, istediğimizde markete gidip istediğimiz şeyi alabiliyoruz. Oysaki önceden öyle miydi?  Örneğin hep açık dondurma yerdik, paketli dondurma lükstü. Ayakkabılarımız su geçirirdi, soğukta donardı okula giderken. Okulda kaloriferin dibine dizilirdik hepimiz ayakkabılarımızı kurutmak için. Pantolonlarımızın dizine yama yapardı annemiz, pantolonumuz yıprandığında. Belki de öylesi daha makbuldu. Hatta belki değil, kesinlikle öylesi daha makbuldu. O zamanlar şükretmeyi daha iyi bilirdik, şimdi istediğimiz herşeye sahip olabiliyoruz. AMA şükretmeyi bilmiyoruz. Şimdi 1 kilo dondurmayı önümüze koyup kaşık kaşık yiyebiliyoruz(üstelik reklamlardaki top top yapan dondurma kaşıklarından bile var evimizde)... Şimdiki ayakkabılar su geçirmiyor. Şimdi okula babalar bırakıyor. Şimdi daha eskimeden yeni pantolonlar alı

Merhabalar efendim :) Malzemeler; 250 gr çiğ kadayıf 2 kaşık tereyağ 1 su bardağı şeker Kaşar peyniri Hazırlanışı; 1 su bardağı su ve 1 su bardağı şekeri kaynatıyoruz, içine 1-2 damla limon sıkıyoruz ve soğumaya bırakıyoruz. Çiğ kadayıfı bir kapta güzelce didikliyoruz Tereyağını eritip çiğ kadayıfa yediriyoruz  Tavamızı da yağladıktan sonra kadayıfın yarısını dibine döşüyoruz Uygun birşey ile iyice bastırıp kadayıfı sıkıştırıyoruz 2.katman olarak istediğimiz kadar kaşar peyniri döşüyoruz (kenarlara fazla koymayalım erirse tavaya yapışabilir) 3.katman olarak kadayıfın diğer yarısını döşüyoruz Kısık ateşte yavaş yavaş tavayı arada bir çevirerek (her yerin eşit pişmesi için ) kızarmasını bekliyoruz Daha sonra alt-üst yapıyoruz. bunu yaparken tavayı  tekrardan yağlıyoruz Altının da kızardığından emin olduktan sonra ocağı kapatıp şerbeti üzerine döküyoruz :)  AFİYET OLSUN :)

Sanada olur mu ? Sabahları en tuhaf şeyleri düşünürüm ben. Geriye kaç sabah kaldığını mesela.Bir aceleyle yaşamak ister insan böyle olunca. Binlerce şeye aynı anda başlamak istersin.     Ece Temelkuran

MERHABALAR :) Sizinle muhteşem güzel bir kek tarifi paylaşacağım. Geçen gün eşimin iş arkadaşları misafirliğe geldiler o zaman yapmıştım, herkes bayıldı ve tarifini istedi.  Bloğumuza hep denediğim ve çok beğendiğim tarifleri ekliyorum. İçiniz rahat denemenizi öneririm. :) Şimdiden afiyet olsun. :) Malzemeler; 2 adet yumurta

Merhaba canlarım ^-^     Çok eskiden izlemiştim bu diziyi. Ama geçenlerde birden aklıma geldi. Dedim dizi müziklerini dinleyeyim, sonra youtube videoları filan derken yüzümde kocaman bir gülümseme oluştu. Karakterleri yavaş yavaş hatırladıkça daha çok izleyesim geldi hatta baştan başlasam mı diye bile düşündüm. Hemen size tavsiye etmeliyim dedim :)

Korku, komedi, fantastik, gerilim, romantik... Aradığınız her şeyi bulabileceğiniz ve benim de yazdan beri izleye izleye anca bitirebildiğim bir dizi ile karşınızdayım. Uzun zamandır bu diziyi izlemek istediğim için

Malzemeler;

Merhabalar :)  Sizlere bugün tatlı mı tatlı, minnoş mu minnoş bir örgü tarifi vereceğim. Örgü bilenler için çok basit bir örnek ama ben kendime göre yorumladığım için bir fikir olsun :)  Bu  örgüyü eşimin kuzeninin 1 yaşındaki minik kızı için yaptım. Örerken çok zevk aldım, bitmesine yakın da çok heyecanlandım. Malum kış aylarına giriyoruz artık atkı bere lazım olur :) Mümkün olduğunca fotoğraf çekmeye çalıştım ama umarım yardımcı olur sizlere :)

   Fark ediyorum da her geçen gün biraz daha artıyor tek başıma yaptıklarım ve her geçen gün daha çok sevmeye başlıyorum yalnızlığı… bu iyi bir şey değil galiba.Çünkü insanlardan uzaklaşmak ve giderek daha az insana  ihtiyaç duymaya başlamak, insani duygulardan da uzaklaşmak gibi geliyor bazen.Ama buna rağmen uzaklaşıyor gibiyim ve galiba alışıyorum kendimle yaşamaya..     İnsan en çok insana muhtaçtır aslında. Kimi zaman derdini anlatacağı, kimi zaman mutluluğunu paylaşacağı bir insana ihtiyaç duyar herkes.Hatta bence insanın her anında yanında olmasını istediği herhangi bir insanı olmalı.Peki ya yoksa, işte o zaman sanırım insan giderek sessizleşiyor ve artık kendiyle konuşmaya başlıyor.Ve bu andan sonra işte yalnızlık başlıyor, yalnızlığa alışmış bir insanda  artık başka insanlara ihtiyaç duymuyor...   Bu halin sebebi ya insanın kendisidir yada herkestir.Çünkü Daha az arıyoruz artık sevdiklerimizi, daha az özlüyoruz ve daha çabuk unutuyoruz kaybettiklerimizi... Bu iyi değil !!!

    Ne çok hikaye var memleketimde sessiz, dilsiz... kahramanlarının duyulmadığı, görülmediği ne çok yasak hikaye var…    Yüreklerin kör olduğu bir zamanda; kim haklı kim haksız, kim doğru kim yanlış bilinmezken sevdim ben bu yasak hikayeyi... Anladım ki; birileri yaşayabilsin diye, dik durabilsin diye, hoşgörüye ihtiyaç duymadan kendisi olabilsin diye, birilerinin kendini ateşe attığı bir hikayeydi bu.. kim bilir ne çok hayatı, hayali, umudu ve ne çok yüreği öldürmüştü bu ateşe atılmalar..Ama buna rağmen bu insanlık davası için kendini feda eden insanlar hiçbir zaman pişman olmuyorlardı çünkü onlar insan kalabilmenin savaşını veriyorlardı ve bunu sadece daha güzel bir dünya için yapıyorlardı.İnsan fark etmiyor Ama Her bir ölüm biraz daha eksiltiyor bizi.. eksiliyor insanlığımız.. ve sessiz kaldığımız her bir zulüm biraz daha yaklaştırıyor bizi onursuzluğa, zalimliğe,  cehenneme…    Oysa ki sevgiyle yaşamayı becerebilseydi insan, ne güzel hikayeler yazılırdı bu memlekette. Ahh in

Selamlar herkese :) Bugün ilk kez yaptığım ve bayıldığım bir tarifle karşınızdayım. Zaten ben ciğeri çok çok seviyorum, Eğer siz de seviyorsanız bence siz de beğeneceksiniz :) Kurban bayramında canım annem sağolsun bana ciğer ayırmış ben de dondurucuya atmıştım. Bugün de yapacak yemek bulamadım, eşim de çok beğenir diye düşünerek öğlen buzluktan çıkardım ciğeri saat 5 gibi de erimişti zaten. Ve tarifi uygulamaya başladım. Deneyeceklere şimdiden kolay gelsin. Malzemeler;

Merhaba arkadaşlar..  Sabah kahvaltılarında hem doyurucu hemde leziz bir şey isterseniz bu omleti denemenizi tavsiye ederim :) Kolayca pişiyor ve çok pratik gerçekten :) Hemen tarife başlayayım; Malzemeler;

      Selam Canlarım,       Patates kızartmasından sonra köfte olmadan olmazdı :) Tabi ki 'köfte tarifi neden verilir ki ya' diyenleriniz olabilir. Ama insan tek başına mutfağa girince salata yapmayı bile unutuyor. Mutfağa yeni yeni girenler için klasik köfte tarifi ; Malzemeler;

       Bir pazar akşamından merhabalar herkese :)        Bazı günler insanın canı yemek yapmak istemez ya ben de bugün öyleydim. Pazar günü olduğu için de olabilir tabi :) Bugün patates kızartması tarifi vereceğim sizlere. Evlenmeden önce bu tarifi büyük bir tabak dolusu yapardım, erkek kardeşimle oturur yerdik. Hey gidi günler, şimdi uzağız. Neyse tarifimize geçelim:)) Malzemeler;

    YAŞAMAYA DEĞER BİR ANLAMI OLMALI HAYATIN..

Merhabalar :) sizinle güzel olmaması mümkün olmayacak bir tarifi paylaşacağım. Bugün denedim ve eşimden tam not aldı. :)  Malzemeler;

    Durup dururken ağlayacak kadar biriktirmeyin… kime ne söylemek istiyorsanız söyleyin;bağırın, tartışın ama susmayın !!! Gözlerinizin dolmasına sebep olan hatta sizi bir an olsun mutsuz eden ne varsa, kim varsa hayatınızdan çıkarın. Kimse sizden daha değerli olmasın, önce kendinizi sevin, kendinize saygılı olun ve kimsenin size kendinizi kötü hissettirmesine izin vermeyin. Hissettiğiniz  gibi yaşayın. Mesela mutsuzken mutluymuş gibi yapmayın, iyi değilken her şey yolundaymış gibi davranmayın. Ne hissediyorsanız söyleyin, nasıl yaşamak istiyorsanız öyle yaşayın..    Bencil olun!!! Mutlu olmak bencil olmaktır birazda..Bazen, mutlulukları için kendi mutluluğunuzu ertelediğiniz insanlar bunun farkında bile olmazlar, hatta bir zaman sonra o insanlar yanınızda bile olmazlar ama siz yinede önce onlar mutlu olsun sonra ben diye diye hayatınızı ertelersiniz. Ne zamana kadar böyle devam edersiniz biliyor musunuz ? Gönlünüzdeki boşluğu hissedene kadar… Ve o zaman ne yazık ki pişman olmak i

İçinizi ısıtacak, ailece izlenebilecek güzel mi güzel bir filmle karşınızdayım :) Yahu bu Hint filmleri neden bu kadar güzel oluyor anlamıyorum :)  Barfi,sağır ve dilsiz olarak dünyaya geliyor. Annesi küçükken ölüyor ve Barfi'yi babası yetiştiriyor. Oldukça pozitif ve hayat dolu olan Barfi, 3 ay sonra evlenecek olan Şuti'ye aşık oluyor.  Şuti de Barfi'ye aşık olmasına rağmen seçimi duyabilen ve konuşabilen nişanlısından yana kullanıyor. Yıllar sonra Barfi ile yeniden karşılaşıyorlar ancak bu kez Şuti'nin aşkı karşılık bulmuyor.

Bazen çok yükseklere çıktığını sanırsın, Bazen çok derinlere daldığını, Bazen de çok uzaklara gittiğini, Sonra bir bakarsın ki Çemberin içinde dönüp duruyorsun..                                                            Barış Manço - Dönence

Merhabalar :) Sonunda tutturduğum domates çorbasının tarifini sizinle paylaşacağım. Çok seveceğinizden eminim :) İçindekiler; 2 tane domates, 1 yemek kaşığı salça, 1 yemek kaşığı un, 1 yemek kaşığı tereyağ, Yarım çay bardağı süt(isteğe göre) 1yemek kaşığı sıvıyağ, Tuz, Üzeri için rendelenmiş kaşar. Hazırlanışı; Öncelikle domateslerin kabukları soyulup, blenderdan geçirilir ve süzülür. Tereyağ ve sıvı yağ tencereye alınarak un kokusu çıkana kadar kavrulur. Ardından salça ve süzülen domatesler eklenir, güzelce kavrulur. Üzerine 1 litre kaynar su ve isteğe göre biraz süt eklenip pişmeye bırakılır. Kıvam aldıktan sonra eğer kıvamı koyu ise biraz daha kaynar su eklenebilir. Piştikten sonra tuz eklenip ocak kapatılır. Servis yaparken  üzerine kaşar eklenir.                                                                                              

Merhabalar Efendim :) Bugünkü akşam yemeği menümde barbunya pilaki vardı. Biz beğendik sizinle de paylaşmak istedim. İçindekiler; Yarım kilo barbunya, 1 tane soğan, 1 diş sarımsak, 1 tane ufak patates, 1 tane havuç, 2 yemek kaşığı salça, 1 tane domates(isteğe bağlı) Yarım su bardağı zeytinyağı, Tuz, Şeker, Maydanoz. Hazırlanışı; Barbunyamızı haşlıyoruz ve suyunu süzüyoruz, Yemeği yapacağımız tencereye yemekli doğradığımız soğanları ve yarım su bardağı su ekliyoruz, Soğanlar yumuşadıktan sonra üzerine zeytinyağını, salçayı, yemeklik doğradığımız domatesi, halka halka doğradığımız havuçları, küp küp doğradığımız patatesi ve iri doğradığımız sarımsağı ekliyoruz. Biraz kavurduktan sonra tuz, şeker ve 1 bardak kaynar su ekliyoruz.5 dakika pişiriyoruz. Son olarak barbunyayı ekliyoruz suyu azalmışsa bir miktar daha su ilave ediyoruz. Kapağını kapatıp kısık ateşte pişmeye bırakıyoruz.dibini tutmamaya dikkat edelim. Yemeğimiz piştikten sonra soğumasını bekli

     İnsanın Kendini yaşadığı hayata ait hissetmemesi vardır, bilir misiniz bu duyguyu? Umarım bilmiyorsunuzdur ve umarım hiç bilmek zorunda kalmazsınız. Çünkü sürekli yaşadığınız hayata alışmak için çaba göstermek zorunda kalırsınız ve bu o kadar yorucudur ki; duygularınız yorulur, aklınız yorulur ve hatta sabrınız yorulur… Peki neden ait olmadığı bir hayatta yaşamaya devam eder insan? Bunun pek çok sebebi olabilir. Ama her ne olursa olsun, insan sevmediği bir hayatı yaşamak zorunda kalmamalı ve istemediği bu hayatı bırakıp gidecek kadar cesur olmalı.       Geçenlerde okuduğum ve çok beğendiğim bir söz vardı; ”Bulunduğun yer seni memnun etmiyorsa, yerini değiştir.Ağaç değilsin.” ne güzel söylemiş her kim söylemişse, ne çok şey anlatmış aslında kısacık bir söz; sen insansın değiştirebilirsin hayatını demiş, sevmediğin yerlerde durmak zorunda değilsin demiş, mutsuzsan durma git demiş, mutlu olacağın yerlere git.. Tabi bide bunu anlamak var hadi anladın hayatına uygulamak var. Kendi

     İnsan en çok kaçtığı şeyden nasıl oluyor da uzaklaşamıyor? Biri bana anlatsın, nasıl oluyor bu? Kaçmayı mı beceremiyor yoksa kaçmak mı istemiyor?            Düşünmek ya da düşünmemek keşke kontrolümüzde olan bir durum olsaydı, ben de güzel şeyler düşünmeyi dilerdim ve bazı şeyleri aklımın yakınından bile geçirmezdim. Ama maalesef yapamıyorum. Ve keşke bazı duyguları hissetmekten kaçmak zorunda kalmasaydık. Hatta durup savaşsaydık. Belki kazanırdık diye umut ederdik. Ama biten bir duygu varsa bunu geri kazanmak ne mümkün. Ahh zaten bitmese ne olacaktı. Ben ne zaman mutluluğum için mücadele etmiştim ki !!! Yine kaçardım. Her zaman yaptığım gibi kaçardım. Sizlere tavsiyem ne istediğinizi bilin ve uğrunda savaşacağınız bir duygunuz varsa sonuna kadar mücadele edin. Belki mutluluk bundan sonra başlar ve belki hep mutlu kalırsınız. Kim bilir?

Merhabalar efendim :)       Sizinle karizmatik ve lezzetli , çok uğraşılmış gibi görünen ama çok az zamanınızı alacak çok kolay bir yemek paylaşacağım. Kabak seviyorsanız eğer bu yemeğe de bayılacaksınız. Biz çok seviyoruz her hafta 3 tane kabak alıyoruz 2 tanesi ile yemek yapıyorum 1 tanesi ile de mücver yapıyorum. Yakında bıkmayız umarım :) neyse tarife geçiyorum :)

Merhabalar efendim :) Nasılsınız? Ben bugün küçük çaplı bir depresyona girdim :) Ah şu aile özlemi yok mu... İnsanın bir yanında kanayan yara olarak kalıyor hep.İnsan kaç yaşında olursa olsun gurbet hep gurbet... Lise yıllarında da, üniversite yıllarında da gurbetti, evlendim hala gurbet.. o zamanları da ağlak ağlak gezerdim, şimdi de geziyorum.. Ama yapacak bir şey yok şükretmek lazım.  Neyse canlarım depresyona girince ben genelde kendimi temizliğe veriyorum. Adeta düşüncelerimi domestos ile silip fairy ile yıkıyorum .  Ve sonra sanki her şey daha güzel oluyor . :) Bugün size yüzey temizleyicisi önereceğim :)        Ben bu bingoların kokularına bayılıyorum..Mutlu yuvam'ın gerçekten saf bebeksi bir kokusu var ve yerleri sildiğinde insanın içini bir huzur kaplıyor :) Diğer lovely olanı ise yeni aldım bir kez denedim kokusunu çok beğendim. Sanki odaya parfüm sıkmışsın gibi oluyor. Mutlu yuvama göre daha baskın bir kokusu var. Ben bu ikisini çok çok beğend

Merhaba Canlarım  Nasılsınız nasıl gidiyor hayat? Bu ara havalar da bir öyle bir böyle insan ne giyeceğini şaşırıyor değil mi? En iyisi dışarıya çıkmamak :) Tabii öyle bir imkan varsa. Ben sürekli evde kaldığım zaman aklıma yemek yemekten başka birşey gelmiyor malesef  .. Dün akşam da yapacak birşey bulamadığımdan kendimi attım yine mutfağa :)) Sufle yaptım :) Ve inanılmaz güzel oldu. Size de tarifini vermek isterim :) SUFLE  İçindekiler; 80 gr bitter çikolata (bir paket oluyor) 50 gr tereyağı 2 yemek kaşığı toz şeker yarım su bardağı un 1 çorba kaşığı pudra şekeri (üzeri için) 2 adet yumurta Yapılışı; İlk olarak fırınımızı 220 dereceye ayarlıyoruz.  Tereyağı ve çikolatayı tavada kısık ateşte eritiyoruz. Eridiğinde unu da üzerine ekleyip homojen bir kıvam elde ediyoruz. Bir kapta yumurta ve toz şekeri mikserle iyice çırpıyoruz. Tavada hazırladığımız karışımı üzerine ekleyip tekrardan mikserle çırpıyoruz. Yağladığımız kaplarımıza paylaştırıyoruz ve fırına ver

        Aslında herkes hak ettiğini yaşıyor. Ne kadar veriyorsan o kadarını alıyorsun hayattan.. Ne kadar emek veriyorsan, Allah o kadarının karşılığını veriyor. Ne kadar çalışırsan o kadar kazanıyorsun. Çok çok çalışıp deli gibi kazanmak istersen de bu bazen senin imtihanın oluyor. Sen ne kadar yaklaşırsan karşındakine o kadar geri dönüş alıyorsun. Sen ne kadar emek verirsen aşkına dostuna karşılığını da alıyorsun. Hee almıyorsan eğer orada bir problem vardır,daha fazla zaman harcamamak lazım. Arkana bakmadan kaçıp uzaklaşmak lazım. Eğer devam edersen bu seni yıpratmaktan başka hiçbir işe yaramaz... Bunu geç olsa da öğrendim ben. İnsanlarla o kadar uğraştım ki gerçekten o kadar emek verdim ki gereksiz insanlara, şimdi geri dönüp baktığımda yazık diyorum.. Kaybettiğim zamana, kaybettiğim bazı hislerime, heyecanıma.. Ama şu da var ki onlar adına acıyorum. çünkü aslında onlar da ne yaşadıkları aşklarında ne de arkadaşlıklarında samimi..         Senden fedakarlık beklerler, dostluk bekle

Merhabalar Efendim,           Bugün Aşure Günü.. Rabbim bugünün güzelliklerinden yararlananlardan olabilmeyi nasip etsin.. Biraz araştırdım  bugünün faziletini ve yapılması gereken ibadetleri sizin için yazacağım..            Aşure günü için Peygamber (s.a.v.)'imiz şöyle buyurmuştur; (Aşûre günü Nuh aleyhisselamın gemisi, Cudi dağına indirildi. O gün Nuh ve yanındakiler, Allahü teâlâya şükür için oruçlu idiler. Hayvanlar da hiç bir şey yememişti. Allahü teâlâ denizi, beni İsrail için, aşûre günü yardı. Yine Aşûre günü Allahü teâlâ Adem aleyhisselamın ve Yunus aleyhisselamın kavminin tevbesini kabul etti. İbrahim aleyhisselam da o gün doğdu.) [Taberani]

  Uzun zamandır yabancı olduğum bir kelimedir mutluluk.Bana uzak olsa da size yakın olur umarım. Bence İnsanın hayatında tek amacı mutlu olmak olmalı, ben bunu üniversiteden mezun olunca o düştüğüm uzay boşluğunda anladım.Önceden en büyük hayalim iyi bir iş sahibi olmaktı ve hayatım boyunca bunun için çabaladım.Şimdi geldiğim noktada anladım ki boşa kürek çekmişim, mutlu olmadıktan sonra ne olduğunun bir önemi yokmuş.Bakın MUTLU olmak diyorum öyle rüzgarda savrulur gibi gelişi güzel yaşamaktan bahsetmiyorum..Ben yapamıyorum ama siz yapın dostlar;Nerede olursanız, kimle olursanız olun ama mutlu olun.. sahte değil gerçek olsun gülüşleriniz, mutlu uyuyun, mutlu uyanın.. Ve sağlıcakla kalın..

  İstediğin şeyleri istediğin zaman yapmak mıdır? Yoksa istemediğin şeyleri kimsenin sana yaptıramaması mıdır? Bu konu üzerine çok felsefik cümleler kurulabilir baya da edebiyat çıkar buradan, "özgürlük" kelimesinden çok ekmek yiyen şairimizde vardır zaten.Yani kısacası baya anlam yüklü bir kelimedir hür olmak.    Ancak benim için özgürlüğe dair söylenmiş en güzel cümleyi, bir zamanlar tanıdığım biri söylemişti bana, demişti ki bu kişi "önemli olan gönlün hür olmasıdır..insan ruhunu tutsak ediyor faniliklerle aslında bilmiyor ki gönül hür olunca Rabbimiz bize daha çok yaklaşıyor ve gönül huzur buluyor.." O an içimden dedim ki; ben hür olmayı çok yanlış anlamışım, meğer ben hep tutsak etmişim gönlümü.. Benim gibi yanlış anlayanınız varsa tekrar mı düşünsek bu kelimenin anlamını ne dersiniz ? Belkide bu sebeptendir hep gönül huzuru arayışında olmamız bir düşünün derim dostlar..

Selam        Eskiden beridir takip ettiğim bir blok vardı, geçenlerde bir yazı paylaşmış diyor ki; "Bloğumu yakınlarım öğrendi o yüzden acaba okuyorlar mı diye rahat yazı yazamıyorum.."       Of of nedir bu çektiğimiz Allah aşkına. Kankamla bu bloğu açarken bizim de en dikkat ettiğimiz şey şu kimliğimizi gizleme meselesiydi. Ne var sanki ? Neden insanlar birbirinin hayatlarına karşı bu kadar meraklı ve hasetçi.. Mutluysa neden mutlu, mutsuzsa neden mutsuz. Toplumumuzda herkes

    Bir şehir düşünün, hayal kırıklıklarıyla dolu ama yinede özlenen ve en çok sevilen… Bu ikisi bir arada nasıl olur derseniz eğer, duyguların sahibi bensem olur.İnsan bir şehre de alışabiliyormuş. Denizine, insanına, kitapçısına, esnafına,  kafesine  hatta simitçisine ve rüzgarına bile alışabiliyor.Ve bu kadar çok şeyine alıştığın bir şehri geride bırakmakta kolay olmuyor.Ama nasıl unutulsun ki yaşanmışlıklar, gezilen yerler, geçilen yollar; Anılarla, kazandırdığı dostlarla, hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da hayallerle dolu bir şehir.. işte bu şehri geride bırakmak  benim içinde kolay olmadı.İnsan en son nerede mutlu olduysa hep o yöne bakarmış.. Belki de benim geçmişe olan hasretim bundandı. En son o şehirde mutlu olmuştum ve belki de ben o şehri değil de mutlu olduğum günleri özlüyordum.

    Merhabalar ben size içimden gelen sözleri ve ilerleyen zamanlarda da  içinde kendinizden duygular ve yaşanmışlıklar bulacağınızı düşündüğüm gerçek hayat hikayeleri anlatacağım.

Bir cumartesi sabahından merhabalaaar..         Off yapacak çok iş var yaa. Allah eksikliğini göstertmesin misafirimiz eksik olmuyor çok şükür. bugün de ağır misafirim gelecek. Şimdilik enerjim var misafir ağırlama konusunda ama işin arka planı bazen canımı sıkıyor,yani temizlik mevzusu..kahvaltı sonrası önce mutfak, sonra süpürge, yıkanan çamaşırların asılması.. neyse yani bunca işim dururken neden pc başında duruyorsun kızım gidip yapsana evinin işini derseniz eğer;napim içimdeki yazma isteği ve yeni blok heyecanıma engel olamıyorum.. :) dün akşam keşfettiğim bi pratik bilgiyi sizinle paylaşmak istiyorum.kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi. Tabi belki siz biliyorsunuzdur. ben daha bikaç aylık gelin olaraktan bazı şeyleri yeni öğreniyorum ve çok şaşırıyorum. Ahh şu ev hanımı hileleri. :)  eveet.. ocağı bebe yağı ile silince ilk günkü gibi parlak oluyormuş. duyan oldu mu hiç. ben denedim gerçekten de öyle oldu.. ve bazı yerler su lekesi oluyordu ciflemeden çıkmıyordu, su lekel

Amaa ben çok mu çok bayıldım bu diziye. Uzun zamandır kore dizilerine hasret kalmışlığımdan mıdır bilmem  evet canlarım tam tamına 10 aydır filan dizi izleyemedim. Ne acı dimi  olsundu. Annem benim boşluğumu tamamladı sanırım, benden sonra o da kore fanı oldu resmen. Böylelikle kore drama dünyası seyirci kaybetmemiş oldu . Ee tabi bu diziyi de annem önerdi bana. Kesinlikle tavsiye ediyorum. Daha diziyi izlemeyi bitirmedim heee bu arada Dayanamadım yazmak istedim sizinle paylaşmak istedim..Haksız da değilim hani. Ayyy ne çok boş konuştum.. Gelelim dizimize..